Çarşamba, Nisan 25, 2007

Her yer ortam kitaplığı


Sokaklarda öndekinin topuk nahiyesine bindirmeler, kaldırımın aşağısında yürürken arkadan gelen araba algı eşiğine giremediği için bir yaya gücüyle trafiği kilitlemeler, dolmuşlarda arkadan para uzatan sesini eriştiremediği için sosyal patlamalar arttı. Kimsenin kulağı dışarıya açık değil çünkü, kafadan kablolular dolanıyor ortalıkta. Çakmaklar bile müzik servis edecek; o da az sonra... Otobüslerde çış çıslardan inşa bir dip melodi bastırıyor eskimiş balata böğürtüsünü. Para uzatılan dükkânlarda bir ses ayarsızlığı gayriihtiyari. Ne dinliyor insanlar? Aynı şeyi dinleyenler birbirinin gözünden okuyabiliyor mu? Yan yana yürüyüp, yan yana otururken böyle, belki aynı dört buçuk saati birlikte yaşamış insanlar, aynı yerlerden geçip de, sonra birden kulaklıkları takıp ayrı ayrı ne dinlemeye karar veriyorlar? Sonra aynı şeylere ayrı müziklerle nasıl bakıyorlar?
Geçenlerde önümdeki kızı walkmaninde kasetin tersini çevirirken gördüm. Çabuk davranıyordu, yan gözle bana baktı, görünsün istemiyordu. Walkman çantaya girdikten sonra kablodan kaynak kendini belli etmezdi.
Karışık kaset yapmakla, karışık CD yapmak aynı değil hissen. Eve girerken ayakkabı, ceket çıkarır gibi astığımıza göre kabloları bir yere, dışarıda kabloluyla, kablosuz farkediyor hakikaten. Ne pisti A yüzü bitmeden şarkının bitmesi, sona sarma lüzumu bir de...

Hiç yorum yok: